Bir varoluş ve yeniden inşa rapsodisi – Ahenk Kıyıları

Ulu çınarların gölgesinde, zamanın adeta bir nehir sükûnetiyle aktığı Ahenk Kıyıları’nda, bir sabah daha gözlerimi açıyorum. Ben Fatih, bu toprakların toplumsal dokusunu ve yaşam felsefesini kelimelere döken ve aynı zamanda kalbinin her atışında bu diyarın nizamına şükran duyan bir sakinim. Bizim yaşamımız, dışarıdan bakanlara belki bir düş, erişilmesi güç bir ütopya gibi görünebilir. Oysa burada filizlenen her şey, insan ruhunun en kadim özlemlerinin, aklın ve vicdanın rehberliğinde, nesiller boyu süren bir tefekkür ve emekle yoğrulmuş halidir.

Ahenk Kıyıları’nın temelinde, sarsılmaz bir “düzen” anlayışı yatar. Bizim nizamımız, Farabi’nin “Erdemli Şehir”indeki gibi, her bir ferdin kendi tabiatına uygun bir rol üstlendiği, tüm unsurların birbiriyle kusursuz bir uyum içinde çalıştığı canlı bir organizmayı andırır. Kanunlarımız, Platon’un ideal devletindeki gibi, filozof-yöneticilerin değil, çağlar boyunca birikmiş hikmetin ve toplumun ortak vicdanının süzgecinden geçmiş, evrensel akla ve fıtrata uygun prensiplerdir. Öyle ki, bu prensipler hayatın dokusuna o denli işlemiştir ki, insanlar “sisteme müdahale etme” ihtiyacı hissetmezler. Zira sistem, bizatihi onların en derin arzularının ve ortak iyiliğin bir yansımasıdır; Rousseau’nun “genel irade”sinin tecelli bulmuş halidir adeta. Burada “müdahale” kelimesi, bir arızayı gidermekten ziyade, zaten mükemmel işleyen bir makinenin çarklarına çomak sokmak gibi algılanır. Katılım ve geliştirme ise, düzenin doğal bir parçası olarak, belirlenmiş istişare ve tefekkür meclislerinde, büyük bir sükûnet ve bilgelikle gerçekleşir.

Bu düzenin en parlak meyvesi ise dayanışmadır. İbn Haldun’un “asabiyye” kavramıyla işaret ettiği o güçlü toplumsal bağ, Ahenk Kıyıları’nda bir yaşam biçimidir. Burada dayanışma, acıma veya lütfetme değil, her bir ferdin diğerinin varlığına kendi varlığı kadar değer verdiği, karşılıklı bir sorumluluk ve muhabbet ağıdır. Komşuluk ilişkileri, bir evin odaları arasındaki sıcaklık ve mahremiyettedir. Bilgi ve beceri, kıskançlıkla saklanan bir hazine değil, cömertçe paylaşılan bir pınar gibidir. Zorluklar karşısında kenetlenmek, sevinçleri ise birlikte çoğaltmak, bizim için nefes almak kadar doğaldır. Bu, Aristoteles’in “polis” idealindeki gibi, bireylerin sadece bir arada yaşadığı değil, “iyi yaşam” idealini birlikte gerçekleştirdiği bir şuurdur.

Herkesin kurallara uyduğu bir toplum hayal edin. Bu, Kant’ın ahlak felsefesindeki gibi, her bireyin kendi içselleştirdiği bir “kategorik imperatif” ile hareket etmesi, yani eylemlerinin evrensel bir yasa olup olamayacağını sorgulamasıyla mümkündür. Ahenk Kıyıları’nda kurallar, dışsal bir baskı aracı değil, içsel bir aydınlanmanın ve ortak bir rızanın ürünüdür. Şeffaflık, toplumsal yaşamın her zerresine sinmiştir; manipülasyonların, aldatmacanın ve riyakârlığın yeşerebileceği karanlık köşeler bırakılmamıştır. İletişim, kelimelerin ardına gizlenen niyetlerle değil, kalpten kalbe akan bir samimiyetle kurulur. Bu “duru” ve lekesiz ortam, bireylerin birbirine ve kurumlara karşı sarsılmaz bir “güven” duymasını sağlar.

Peki, tüm bunların neticesinde nasıl bir yaşam sürülür Ahenk Kıyıları’nda? Duru, huzurlu, güvenli ve mutlu yaşamlar… Burada mutluluk, anlık hazların veya maddi birikimin bir sonucu değil, anlamlı bir yaşam sürmenin, erdemli eylemlerde bulunmanın ve içsel bir bütünlüğe ulaşmanın doğal bir yansımasıdır. Çocuklarımız, rekabetin ve kıyaslamanın zehirli atmosferinden uzakta, kendi özgün potansiyellerini keşfedecekleri, sevgi ve hikmetle yoğrulmuş bir eğitimle yetişirler. Sanat, ruhun en ince titreşimlerini ifade eden bir dil olarak hayatımızın her anındadır. Çalışmak, bir angarya değil, topluma ve evrensel ahenge katkıda bulunmanın bir aracı olarak görülür ve her emek kutsaldır. Güvenlik, sadece fiziki değil, aynı zamanda psikolojik ve ruhsal bir emniyet halidir. Gelecek kaygısı, yerini umut ve sükûnete bırakmıştır. Bu, Farabi’nin erdemli şehrindeki gibi, her bir ferdin kendi yetkinliğine ulaşıp, kolektif bir mutluluğa katkıda bulunduğu bir manzaradır.

Bu ideal düzenin ardındaki ilham kaynakları, tarihin ve düşüncenin derinliklerinden gelir. Doğu’nun ve Batı’nın nice alimi, düşünürü ve arifi, sözleriyle ve yaşantılarıyla Ahenk Kıyıları’nın manevi mimarları olmuşlardır. Onların “ilim” ve “hikmet” dolu öğretileri, eğitim sistemimizin, yönetim anlayışımızın ve gündelik yaşam pratiklerimizin temelini oluşturur. 

Bilgi, sadece zihinsel bir birikim değil, aynı zamanda ahlaki bir erdem ve toplumsal bir sorumluluk olarak görülür. Hikmet ise, bu bilginin hayata doğru ve adil bir şekilde uygulanma sanatıdır. Düşünürlerimiz ve alimlerimiz, toplumun vicdanı ve yol göstericileri olarak saygı görürler; onların rehberliği, karanlıkta yolumuzu aydınlatan birer meşale gibidir.

Ahenk Kıyıları, elbette bir gecede var olmuş bir cennet değildir. Burası, sürekli bir farkındalık, bitimsiz bir tefekkür ve her bir ferdin kendi iç dünyasında ve toplumsal yaşamda erdemi yeşertme gayretiyle ayakta duran, yaşayan, nefes alan bir idealdir. 

Her yeni nesil, bu mirası devralırken, onu daha da zenginleştirme ve koruma sorumluluğunu da üstlenir. Çünkü biliriz ki, en mükemmel sistemler dahi, eğer insanın kalbindeki iyilik ve adalet pınarı kurumuşsa, çoraklaşmaya mahkûmdur.

Ben Fatih, Ahenk Kıyıları’nın bir ferdi olarak, her gün bu topraklarda yaşamanın ne denli büyük bir lütuf olduğunu yeniden idrak ediyorum. 

Ve biliyorum ki, bizim hikayemiz, sadece bizim değil, insanlığın ortak özlemlerinin, daha adil, daha huzurlu ve daha anlamlı bir dünya arayışının da bir yansımasıdır. 

Belki de bu kıyılar, uzak bir hayal değil, her birimizin kendi içinde ve kendi toplumunda yeşertebileceği bir imkândır. Yeter ki, kalbimizin pusulası doğruyu göstersin ve irademiz, o doğruya doğru yelken açma cesaretini bulabilsin.

Bu gönderiyi Instagram'da gör

Fatih KALLEM (@fatihkallem)'in paylaştığı bir gönderi

“Bir varoluş ve yeniden inşa rapsodisi – Ahenk Kıyıları” için bir yanıt

  1. […] önceki yazım “Bir varoluş ve yeniden inşa rapsodisi – Ahenk Kıyıları” nda sizlere, nizamın, dayanışmanın ve bilgeliğin ışığında parlayan Ahenk […]

Fıtratın yankısı ve içsel nizamın keşfi – Fatih KALLEM için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir