Kaotik Aileler

Son yüzyılda artan kaotizm anlayışı ile toplumların büyük bir değişim içerisinde olduğu bilinmektedir.

Toplumsal sistemlerin ana unsuru olan aileleri kaotik yaşamın temel çerçevesi içerisinde değerlendirdiğimizde, kaotik aile olgusu ile karşı karşıya kalmaktayız.

Kaotik aile kavramı (Warner ve ark., 1995) ile olumsuz iletişim, düşmanca duygular, problem çözme becerilerinde yetersizlik (Eryüksel,1996; Robin, Koepke ve Moye, 1990); bağımsızlığın ana-baba tarafından desteklenmemesi (King ve ark., 1992) gibi önemli ailesel faktörler aktarılmaktadır.

Yeni Dünyanın paradigması olan kaotizm olgusunun getirisi yani götürdüklerinden arta kalanlardır kaotik aileler.

Bu tür ailelerde fertler arasındaki ilişkide bir düzen yoktur. Baba ile anne uyumsuzdur ve kavgalıdır. Çocuklar ihmal edilmiştir ve çoğunlukla travmatik yaşantılara maruz kalmışlardır. Çocuk ya sinmiş veya yetersiz bir birey olmaya doğru gidiyordur ya da isyankârdır, şiddete bulaşmıştır, madde kullanıyordur. Aile ya dağılır ya da psikiyatri sistemine kalıcı müşteri olur. Fonksiyonel ailelerde ise durum tam tersidir. Aile fertleri arasında karşılıklı uyum vardır. Baba, anne ve çocuklar kendi rollerine uygun davranırlar. Aile üyeleri birbirine güven ilişkisi ile bağlıdır. Eğer ağır genetik ve biyolojik yönü çok baskın bir ruhsal hastalık ortaya çıkmazsa psikiyatri hizmetlerine kolay kolay müşteri olmazlar. Glick ve Kessler’e göre sağlıklı yani fonksiyonel ailede esnek bir otorite yapısı vardır. Otorite paylaşılır ve eşlerin inanç yapısına uyar. Aile üyeleri birbirine yakın, fakat bağımsızdırlar. İlişkileri süreklidir. Özel ilgilerine saygılıdırlar, birbirlerine önem verirler. Çatışmalara aşırı duyarlılık göstermeden çözüm yoluna giderler.

Kaotik aile olgusunda anahtar kavram aşırı duyarlılıktır.

Zaman zaman, söylediklerimizle karşımızdakine anlatmak istediklerimiz birebir örtüşmeyebiliyor. Ya da anlatmak istediğimiz bambaşka algılanabiliyor. Bazen çok abartabiliyor, kırılabiliyor, sorunlara çözüm bulmaktan öte içimizde konuları büyütebiliyoruz. Farkına varmadan aslında uygun olmayan bir zamanda öfkemizi dile getirebiliyoruz. Sorunlar karmaşık hale gelebiliyor. Aile üyeleri hakkında zihnimizde şablonlar yaratabiliyoruz.

Gerek Türkiye’de gerekse Amerika’da yapılan araştırmalar ileri sürülen görüşlerde tutarlılık olduğunu doğrulamaktadır. Çeşitli psikiyatrik problemler sebebiyle bir kliniğe başvuruda bulunan ailelerin, aile içi çatışmayı arttırıcı olumsuz ve abartılı inançlara daha çok sahip oldukları ortaya çıkmıştır.

Aile içi çatışmayı arttırıcı olumsuz ve abartılı inançlara sahip olmak, aile içerisinde kutuplaşmalara ve giderek olumlu iletişim kurmanın zorlaşmasına sebep olabilmektedir.

Kaotik aile ortamının meydana getirdiği bu olumsuz durumlarda dikkat etmemiz gereken en temel husus her tür davranışı bir bütün olarak değerlendirmek ve empatik iletişim kuralları çerçevesinde iletişimin devamını sağlamaktır. Tabi ki bu noktada hızlanan hayatların hızla değişen koşullar karşısında sağlıklı bir şekilde ayakta durabilmesi için sorun çözme ve empatik iletişim becerilerinin gelişmesi gerekli olduğundan aileleri daha fazla sorumluluk, birleştirici hassasiyet ve eğitim hizmetlerinde daha fazla gönüllülük adımı beklemektedir.

21 Ekim 2013